8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
Kökeni ister New Yorklu dokuma işçisi kadınların düşük ücretlere ve on iki saatlik iş gününe karşı yürüyüşü olsun. İsterse de Manhattanlı iplikçi kadınların grevi. Fark etmez.
Kadınlar oldum olası karşılaştıkları ayrımcılık ve baskılara karşı mücadele etti. Özgürlük yolundaki bütün mücadelelerde yer aldı. Aralarından bir tek gün seçmek zor.
8 Mart ilk kez II. Enternasyonal’e bağlı İlerici Kadınlar Toplantısı’nda Dünya Kadınlar Günü olarak ilan edildi. 1911 yılında tüm dünyada kutlanmaya başlandı. Bundan altı yıl sonra, Rusya’da Petrogradlı kadınlar Çarlık’a son veren ayaklanmayı başlattı. Çarlık otokrasisinin devrilmesine kadın emekçiler önderlik etti.
Ezilen cinsiyetlerin yaşamın her alanında nasıl bir baskıya, sömürüye, ayrımcılığa uğradığını uzun uzadıya anlatmak, yaşadığımız gerçekleri tekrar etmek olur.
Zira biz, kadın cinayetleriyle katledilen kadınları, zindandaki siyasi tutsak kadınları ve daha nicelerini biliyoruz.
Ancak TKİS Blinds’ta direniş çadırındaki kadınları, tutsak edilen Sosyalist Kadın Meclisleri’ndeki devrimci kadınları da biliyoruz. Onlardan güç alıyoruz.
Evde, atölyede, işyerlerinde yaşadığımız sorunları okullarda yaşamıyor muyuz? ÖSS, YGS, YKS… Adı değişiyor, sınavların kimleri elediği değişmiyor. Bu sınavlar, kadınları, işçileri, Kürtleri eliyor. Eşit olmayanlara eşit gibi davranıyor.
Biz ise eğitim sisteminin sınıfsal, cinsel ve ulusal ayrımlar üzerinden kurulmasını istemiyoruz.
Yirmi yılı aşkın süredir, öğrenciye iş çalışana öğrenim hakkı mücadelesini yükseltiyoruz.
Amacımız dayanışmayı büyütmek. Ayrıcalıklara ulaşmak değil, ayrıcalıkları ortadan kaldırmak.
Bunu tek başımıza yapamayacağımızı biliyoruz. 8 Mart’ta kadınların açtığı yolu izliyoruz. Kurtuluşun birlikte mücadelemizle geleceğinin farkındayız.
Yaşasın Sınıf Dayanışması!
Yaşasın 8 Mart!